Özgürlüğü, bedelini ödemeye cesaret edebilenler hak eder. Bunun için de Goethe’nin ifadesi ile “düşünmek, istemek yetmez, gereğini yapmak lazımdır.” Türk Devlet Kültüründe Adanmışlar, Cengiz Han’ nın kılıcı gibi keskin, Aytmatov’un kalemi gibi güçlü, Emir Timur gibi dirayetli, Hz. Yusuf gibi olayların önünü ve arkasını bilen, Galileo gibi akıl gözü ile gören, Hz. Eyüp gibi sabırlı, ahlakın, aklın, merhametin peygamberi gibi gösterişten uzak, bilginin, aklın, adaletin kitabı, müminlerin kılavuzu aziz, hakim ve alim kudretin kelamı Furkan’da belirtilen insani özelliklere (yüce gönüllü, zihni ve kalbi olgunlaşmış)sahip insanlardır.
Dünya’nın her yerinde, tarihin her devrinde yeni düşünceler ve fikirler üreterek insanlığın yüce değerlerine değer katan peygamberler, filozoflar, bilgeler, düşünürler, alimler, bilim insanları, sanatçılar, ressamlar, hayatlarını insanlığın, ülkelerinin geleceğine vakfetmiş isimsizler, koşulların ağırlığına karşı korkusuzca direnen, şartların zorluğuna teslim olmadan insanlığın sorumluluğunu üzerine alan, sabırla, kararlılıkla, dirençle önemsiz insanların engellemelerine takılmadan çıktığı yolda, hedeflerine tutku ile odaklanan, ormandaki otlardan, yeryüzündeki bütün canlara Yaradan’a özden, sevgi ve bağlılıktan dolayı fayda sağlamaya, nefes olmaya çalışan mühendisler, doktorlar, servetlerini, zamanlarını konforlu yaşam alanlarından çıkarak insanlığa yararlı olmak için vakfeden gani gönüllü, yiğitbaşı iş adamları, insanlık özgür yaşasın diye gülerek ölüme, yanmaya, parçalanmaya, zindanlara koşan Sokrates, İskenderiyeli Hypatia, Bruno, Hallacı Mansur, Ebu Hanife, Madam Curi, Sühreverdi ve daha niceleri, vatan toprağını kanla sulayan on beşliler, gaziler, şehitler, yoldaşlar, gardaşlar, kimsesizler, isimsizler, bir dikili taşı olmayan garipler, fakirler, ayağında bir çarıkla diyar diyar Hak yolunda dolaşan dervişler, veliler, Şahin Beyler, Edirne Müdafisi Şükrü Paşalar, Mekke Müdafisi Fahrettin Paşalar, “Vatan Sağolsun çocuklarım milletime emanettir’’ diye idam sehpasına dua ile giden Boğazlayan Kaymakamları, Plevne Müdafisi Gazi Osman Paşalar, Devletin bir dirhem altınını canı gibi koruyan Mahsusa’dan Zenci Musalar, otuz yedi yaşında ağır koşullarda kadim milletin sorumluluğunu üzerine alarak Samsuna çıkan, bir avuç beyaz leblebi ile ömür tüketen, bir sokak köpeğinin sevgisine mazhar olan, gani gönüllü bozkurt merhum Gazi Paşalar ve bütün HAK yoluna sevdalanan Hakseverler, kader tarafından seçilmiş adanmışlardır. Adanmışlık bilinç, irade, iman, cesaret, öngörü, kararlılık ve tevazu sahibi, Yüceler Yücesi dosttan başkasından korkmayan, minnetsiz, isteyeceğini sadece Yaradan’dan isteyen, gönül insanlarının ortak ismidir.
İnsanlığın içinde bulunduğu buhrandan, güvensizlik sarmalından çıkış yolunu fikri takiple ararken bulunan adanmışlık kavramının izleri, seçilmiş biyografilerde, yönetim kültürlerinde taranmıştır. Mesleki faaliyet olarak devlet hizmetinde görev yapmak ile özden Hak yoluna adanmak bambaşka şeylerdir. Anlamından uzaklaşmış istihbarat kavramını etik, ahlak, hukukla yeniden buluşturmak (eleştirel düşünceyi merkeze alarak) için adanmışlığın özünden istihbarat kavramına köprüler kurabilmek maksadıyla yapılan bu çalışma esasında yaşanmışlıklardan tecrübe aktarımıdır. Kamuya faydalı bilgi kapsamında kıymetlendirilen bilgilerle adanmışlık ve istihbaratı birlikte düşünmek aslında bir düşünce deneyidir. Alim desinler diye ilim yapmaktan, zengin desinler diye mal ve servet edinmekten, şöhretli, tanınır, bilinir desinler diye makam, statü edinmekten, kahraman desinler diye şehit olmaktan, mümin desinler diye ibadet etmekten, gösterişten, kibirden, çalım satmaktan, teşhircilikten Yüceler Yücesi dosta sığınanlara selam olsun.
Özgürlüğü, bedelini ödemeye cesaret edebilenler hak eder. Bunun için de Goethe’nin ifadesi ile “düşünmek, istemek yetmez, gereğini yapmak lazımdır.” Türk Devlet Kültüründe Adanmışlar, Cengiz Han’ nın kılıcı gibi keskin, Aytmatov’un kalemi gibi güçlü, Emir Timur gibi dirayetli, Hz. Yusuf gibi olayların önünü ve arkasını bilen, Galileo gibi akıl gözü ile gören, Hz. Eyüp gibi sabırlı, ahlakın, aklın, merhametin peygamberi gibi gösterişten uzak, bilginin, aklın, adaletin kitabı, müminlerin kılavuzu aziz, hakim ve alim kudretin kelamı Furkan’da belirtilen insani özelliklere (yüce gönüllü, zihni ve kalbi olgunlaşmış)sahip insanlardır.
Dünya’nın her yerinde, tarihin her devrinde yeni düşünceler ve fikirler üreterek insanlığın yüce değerlerine değer katan peygamberler, filozoflar, bilgeler, düşünürler, alimler, bilim insanları, sanatçılar, ressamlar, hayatlarını insanlığın, ülkelerinin geleceğine vakfetmiş isimsizler, koşulların ağırlığına karşı korkusuzca direnen, şartların zorluğuna teslim olmadan insanlığın sorumluluğunu üzerine alan, sabırla, kararlılıkla, dirençle önemsiz insanların engellemelerine takılmadan çıktığı yolda, hedeflerine tutku ile odaklanan, ormandaki otlardan, yeryüzündeki bütün canlara Yaradan’a özden, sevgi ve bağlılıktan dolayı fayda sağlamaya, nefes olmaya çalışan mühendisler, doktorlar, servetlerini, zamanlarını konforlu yaşam alanlarından çıkarak insanlığa yararlı olmak için vakfeden gani gönüllü, yiğitbaşı iş adamları, insanlık özgür yaşasın diye gülerek ölüme, yanmaya, parçalanmaya, zindanlara koşan Sokrates, İskenderiyeli Hypatia, Bruno, Hallacı Mansur, Ebu Hanife, Madam Curi, Sühreverdi ve daha niceleri, vatan toprağını kanla sulayan on beşliler, gaziler, şehitler, yoldaşlar, gardaşlar, kimsesizler, isimsizler, bir dikili taşı olmayan garipler, fakirler, ayağında bir çarıkla diyar diyar Hak yolunda dolaşan dervişler, veliler, Şahin Beyler, Edirne Müdafisi Şükrü Paşalar, Mekke Müdafisi Fahrettin Paşalar, “Vatan Sağolsun çocuklarım milletime emanettir’’ diye idam sehpasına dua ile giden Boğazlayan Kaymakamları, Plevne Müdafisi Gazi Osman Paşalar, Devletin bir dirhem altınını canı gibi koruyan Mahsusa’dan Zenci Musalar, otuz yedi yaşında ağır koşullarda kadim milletin sorumluluğunu üzerine alarak Samsuna çıkan, bir avuç beyaz leblebi ile ömür tüketen, bir sokak köpeğinin sevgisine mazhar olan, gani gönüllü bozkurt merhum Gazi Paşalar ve bütün HAK yoluna sevdalanan Hakseverler, kader tarafından seçilmiş adanmışlardır. Adanmışlık bilinç, irade, iman, cesaret, öngörü, kararlılık ve tevazu sahibi, Yüceler Yücesi dosttan başkasından korkmayan, minnetsiz, isteyeceğini sadece Yaradan’dan isteyen, gönül insanlarının ortak ismidir.
İnsanlığın içinde bulunduğu buhrandan, güvensizlik sarmalından çıkış yolunu fikri takiple ararken bulunan adanmışlık kavramının izleri, seçilmiş biyografilerde, yönetim kültürlerinde taranmıştır. Mesleki faaliyet olarak devlet hizmetinde görev yapmak ile özden Hak yoluna adanmak bambaşka şeylerdir. Anlamından uzaklaşmış istihbarat kavramını etik, ahlak, hukukla yeniden buluşturmak (eleştirel düşünceyi merkeze alarak) için adanmışlığın özünden istihbarat kavramına köprüler kurabilmek maksadıyla yapılan bu çalışma esasında yaşanmışlıklardan tecrübe aktarımıdır. Kamuya faydalı bilgi kapsamında kıymetlendirilen bilgilerle adanmışlık ve istihbaratı birlikte düşünmek aslında bir düşünce deneyidir. Alim desinler diye ilim yapmaktan, zengin desinler diye mal ve servet edinmekten, şöhretli, tanınır, bilinir desinler diye makam, statü edinmekten, kahraman desinler diye şehit olmaktan, mümin desinler diye ibadet etmekten, gösterişten, kibirden, çalım satmaktan, teşhircilikten Yüceler Yücesi dosta sığınanlara selam olsun.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 154,00 | 154,00 |