Her edebî eser, bir milletin gelenekten devralıp gelecek nesillere aktarmakla yükümlü olduğu bir kültür mirasıdır. Kütüphanelerin raflarında tozlanmaya terk edilmiş vaziyette fark edilmeyi bekleyen her eser, bir milletin kültürel hazinesinin kayıp parçasıdır. Edebiyat araştırmacısı için bu hazinenin kayıp parçalarını bulup gün yüzüne çıkarmak ve onu muhatap kitle ile tanıştırmak hem ilmî hem de millî bir vazifedir. Bir eserin varlık alanına çıkması, sadece telif edilme sürecinin tamamlanmasıyla gerçekleşmez. Eser, gerçek manada bir varoluş kazanabilmek için mutlak surette kendisiyle etkileşim ve iletişim içerisinde bulunacak bir okura ihtiyaç duyacaktır. Bu bağlamda incelemeye konu olan "Dürr-i Hoş-âb" isimli mesnevi de gerek ele almış olduğu konu bağlamında ilâhiyat muhitine gerekse konuyu işleyiş biçimi için tercih edilen şiir formu dolayısıyla edebiyat sahasına hitap eden çift yönlü mahiyetiyle ancak muhatabıyla buluştuğu anda varlık kazanacaktır.
Her edebî eser, bir milletin gelenekten devralıp gelecek nesillere aktarmakla yükümlü olduğu bir kültür mirasıdır. Kütüphanelerin raflarında tozlanmaya terk edilmiş vaziyette fark edilmeyi bekleyen her eser, bir milletin kültürel hazinesinin kayıp parçasıdır. Edebiyat araştırmacısı için bu hazinenin kayıp parçalarını bulup gün yüzüne çıkarmak ve onu muhatap kitle ile tanıştırmak hem ilmî hem de millî bir vazifedir. Bir eserin varlık alanına çıkması, sadece telif edilme sürecinin tamamlanmasıyla gerçekleşmez. Eser, gerçek manada bir varoluş kazanabilmek için mutlak surette kendisiyle etkileşim ve iletişim içerisinde bulunacak bir okura ihtiyaç duyacaktır. Bu bağlamda incelemeye konu olan "Dürr-i Hoş-âb" isimli mesnevi de gerek ele almış olduğu konu bağlamında ilâhiyat muhitine gerekse konuyu işleyiş biçimi için tercih edilen şiir formu dolayısıyla edebiyat sahasına hitap eden çift yönlü mahiyetiyle ancak muhatabıyla buluştuğu anda varlık kazanacaktır.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 18,00 | 18,00 |