Türkiye'ye Ait 100 Büyük Yanılgı
"Düşünsenize; belediyeler toplutaşımadan, yani bizlerin sırtından para kazanıyor, üstgeçit yapıyor, yani sadece karşıdan karşıya geçme eylemi için tırmanış yaptırıyor: Bunlar apaçık halka hakaretken, halka hizmet diye pazarlıyor. Pek çok insan da bunu satın alıyor. Sadece üşütmek diye bir hastalık var sanarak çocuklar, büyükler kapalı alanlara kapatılıyor. Hayat her gün bu tip hurafelerin de yardımıyla, biraz daha sokaktan parktan AVM'ye, yani sahiciden plastiğe doğru kayıyor.
"Alttan soğuk almak" endişesiyle oturulamayan taşların çimenlerin, "cereyan yapar" endişesiyle açılmayan camların, matematik cehaletini korumak için "Einstein da matematikten kalmıştı" yalanına inanmanın hiç mi suçu yok? İnsanların başka başka ırklardan oluştuğunu sanmak, ateşlenen çocuğun üzerini örtmek, Uzun Mehmet'i, Ulubatlı Hasan'ı gerçek sanmak sadece saçma mı? Zararları da yok mu?
Bu kitaba koymaya değer bulmadığım kadar paçoz bir efsane olan "bor madenimiz var, zengin olacağız ama Batı izin vermiyor" konusunun kaç kişiyi "dış güçler" konusunda paranoyak yaptığını düşünsenize. Yahut kedilerin nankör olduğu, tüylerinin akciğere yapıştığı filan gibi saçma fikirler olmasa hayvanlarla insanların ilişkisi biraz daha medeni olabilirdi. Sıradan bir "tırıvırı bilgiler kitabı"yla dünya devrimi yapılabileceğini iddia etmiyorum elbette. Ama hurafelerden kurtulmak herkes için faydalıdır."
İster İnan İster İnanma 100 Tanrı
Tanrılar tarihi, insanlık tarihi kadar eski. İnsanlık tarihini anlamak için tanrılara bakılabilir mi? Antik tanrılar tıpkı insanlar gibi üzülür, sevinir, aşık olur, ağlar, güler, sarhoş olur, taşkınca eğlenir, kimi zaman delirirdi. Tacizkâr, saldırgan, utangaç yahut özgüvensiz olabilirlerdi. Hatta tanrılar katının en yakışıklı, en güzel olanları bile eşleri tarafından fena halde aldatıldı.
Kodaman, fedakar, sporcu, ehlikeyif, romantik, denizci, münzevi, kıskanç, gezgin, hadım, romantik... Nefrin Tokyay, tanrılar “âleminden” 100 tanrı seçti. İster inanın, ister inanmayın.
100 Otobiyografi
"Öğretmen sınıfta öğrencilere sorar,
-Peki çocuklar, aranızda bana otobiyografinin tanımını yapabilecek olan var mı?
Ali heyecanla parmağını kaldırıp yanıtlar,
-Otomobillerin biyografisine denir öğretmenim. "
Çocukken güldüğümüz basit fıkralardan biri bu kitabı hazırlama fikrini veren. Tolga Arvas bu kitapta 100 tane otomobilin hikayesini anlatıyor. Aralarında Hacı Murat da var, Susurluk Kamyonu, Bob Marley'in BMW'si de. Otomobillere yapılmış bir güzellemeden çok, siyaset, edebiyat, sinema, müzik, tarih üzerinden anılara yapılmış bir yolculuk.
100 Ne Olacak Bu Memleketin Hali
Ağaçkakan Yayınları taze bir yayınevi. Neşeli kitaplar yayınlamayı tasarlayarak kurduk yayınevimizi. Fakat maalesef öyle bir zamanlama yapmışız ki çok kısa süre içinde ülke bambaşka bir yer oluverdi. Kuruluşumuzu memleket tarihinin muhtemelen en tedirgin dönemine isabet ettirmeyi başardık. Hep bir "Şimdi sırası mı?" iç sesiyle yapar olduk işimizi.
Durum budur diye sıkıcı kitaplar yayınlayacak değiliz elbette. Ama bu durumu içimize dert etmişken insanların gelecek tasavvuruna bir bakalım dedik. Herkesin kafasında en fazla dolanan sorulardan birisi olduğunu düşündüğümüz "Ne olacak bu memleketin hali?" sorusunu; okuyup yazan, çizen, fotoğraf hattâ film çeken insanlara sorduk. Elinizdeki kitap böyle çıktı ortaya. Üstelik sonuç, konunun sıkıcılığına rağmen, gayet renkli oldu.
"Ne olacak bu memleketin hali?" sorusu "rakı sofraları" aşağılamaları yüzünden hak etmediği bir biçimde itibar kaybetmiş bir soru aslında. Hak etmediği biçimde, çünkü her şeyden önce bu soruyu sormak ve dilediği ton ve biçimde tartışmak, soluk alıp veren herkesin hakkıdır. Kaldı ki parlamento, medya, üniversite gibi, bu soruya analitik cevaplar araması gereken yerlerin hali ortada. Durum böyleyken rakı sofraları, parklar ve kıraathaneler bu konuda daha yaratıcı ortamlar sunabilir. Kimbilir belki elinizdeki kitabın bu güzel soru cümlesinin itibarına da bir faydası dokunur.
Sonuçta bebek bakıcısından astroloğa, ressamlardan mimarlara, avukatlara, akademisyenlere, yazarlara, şairlere, müzisyenlere, film yönetmenlerine derken enteresan isimlerden oluşan bir kombinasyon oldu.
Kitaba katkıda bulunanlar arasında Bekir Ağırdır'dan Oya Baydar'a, Ömer Madra'ya, Serdar Ateşer'e, Elif Doğan'dan Raşit Çavaş'a pek çok alandan isimlerin yazıları, ünlü mimar Nevzat Sayın'dan ressam Metin Güçlü'ye, karikatürist Tan Oral'a, fotoğrafçı Gürcan Öztürk'e, Çerkes Karadağ ve Alper Fidaner'e pek çok insanın resim, karikatür ve fotoğrafları var.
Ayrıca ünlü astrolog Meltem Tolunay Türkiye'nin gelecek haritasını çıkardı. Ümit Kıvanç ve Melis Birder birer video verdi. Marsis'ten Korhan Özyıldız bu kitap için stüdyoya girip bir şarkı yaptı.
Cinselliğe Dair Vazgeçmemiz Gereken 100 Efsane
Kadının kadın, erkeğin erkek olduğunu zannedenler vardır etrafınızda -siz değil yahu, belki böyle düşünen arkadaşlarınız vardır…
"Sevişmenin ve çiftleşmenin aynı şey olduğunu, Seks için iki cinsin gerektiğini, Erkeklerin kadınlardan daha çok seks düşkünü olduğunu, Ama ön sevişmenin kadın icadı olduğunu, Eşcinselliğin kalın barsak hastalıklarına yol açtığını, Oysa kadının erkeğinin sert olmasını istediğini, Tecavüzcüler kısırlaştırılırsa sorunun çözüleceğini…" zannedip duran işte o arkadaşlarınıza hediye edebileceğiniz bir kılavuz kitap. Onlara bizden selam söyleyin, bu kitabı okuduktan sonra tekrar konuşalım bu konuları…
Psiko-kültürel analiz alanındaki çalışmalarıyla tanıdığımız Bülent Somay'ın kaleminden, Cinselliğe Dair Vazgeçmemiz Gereken 100 Efsane, 100'ü de birbirinden efsane.
100 Şarkıda Memleket Tarihi
Murat Meriç'in kısa zamanda 2. baskısını yapan kitabı Türkiye tarihine şarkılarla ışık tutma özelliğine sahip. Kitap, içerdiği kare kodlar sayesinde okuyucuya aynı anda internete bağlanıp adı geçen şarkıyı dinleme imkanı da sunuyor. Bu özelliğiyle de kitap bir ilk olma özelliği taşıyor.
100 Şarkıda Memleket Tarihi, Dünya Kitap Ödülleri'nde "Yılın Telif Kitabı" ödülünün de sahibi oldu.
Kitabın önsözünden:
“Tarih, okulda en uzak durduğum ders. Hayatımdaki tek bütünlemem, lise sonda girdiğim tarih bütünlemesi. Bugün “tarihçi” olarak anılıyor olmam, oldukça ironik bir durum. Bize öğretilen “tarih”, tanıklıklarda rastladığımız gibi değil. Tarihi şarkılarla bütünlemek, geçmişin izlerini şarkılarda sürmek, heyecanlı. Elinizde tuttuğunuz kitapta, bu heyecanı sizlerle paylaşıyorum.
Kitap, kendini anlatıyor. Özeti şu: Memlekette ve dünyada olan biten üzerine yazılmış şarkılar var burada. Benim seçtiklerim. Başka biri bambaşka şarkılar seçebilirdi. Kitabı hazırlarken ve şarkıları sunarken kronolojik bir sırada ilerlemeyi tercih ettim. Yine de (okura bir kolaylık sağlamak için) kendimce önemli gördüğüm öbekleri ayırarak kimi bölümlemeler yaptım. Karışık gözükebilir, eksikleri/fazlaları vardır, olabilir. En büyük eksik, başta ayrı bir bölüm olarak tasarladığım seçim şarkıları. Başa çıkamayınca, eleyemeyince onları kitabın dışında bıraktım. Kim bilir, belki de bir sonraki kitabın konusu olurlar…
100 rakamı şüphesiz sınırlayıcı. İstemeden kitap dışında bıraktığım çok şarkı/olay var. Yine de kendimi tutamayıp “fazladan” altı belgesel plak ekledim. Kitap dışında kalan şarkıları unuttuğum sanılmasın.“
Alıntılar:
"Benzersiz bir sivil tarih örneği."
-Yekta Kopan-
"Bu kitapta ülke tarihini şarkılardan okuyoruz."
-Esra Ülkar, hurriyet.com.tr-
"O kadar çok ilginç şey var ki, her satırla öğreniyor, hatırlıyor, şaşırıyorsunuz."
-Nilay Örnek, Sözcü-
100 Lakap Alınış Velveleleri İle
"İnsan ismiyle müsemma; kim bizi nasıl bilirse biz onun için öyleyiz. Tarzan Rıfkı, Kız Ali, Cihan yandı Neriman, Aksak Timur!.. Hatırlarsınız, nasıl böbürlenerek gezerdik ortaokul koridorlarında ya da saklanacak delik arardık o on beş dakikalık teneffüsünde ilk gençliğimizin: "Yahu benim neyim eksik" ya da "Bir vaziyet var galiba, ona göre olayım"...
Çok güzel lakaplarım olmadı benim, daha doğrusu lakap takılacak kadar popüler olmadım; hem olumlu hem olumsuz! Ama ucundan takılan, herkesin bilmediği mütevazı lakaplarımı hep sevdim, sevimli kılmaya çalıştım kendimce. Nelerdi onlar? "Tarzan"; çünkü çeviktim, oradan oraya atlıyordum ama yer tutamıyordum bir mahalle maçında. "Çaykovski"; ben Beethoven'i tercih ederdim, çünkü o sıralar ona takılıyordum, hep 10'du müzikten notum ama gerisi hep spor toto. "Hala"; biraz büyümüştüm, seviyordu arkadaşlarım beni kızlı erkekli, ben içlerinden bir kızı seviyordum gizli gizli; onun da mı halası oluyordum?
Neler neleri var insanın hayatta kendisinin cebine koyup gezdirdiği. Karaşın bir nazar boncuğudur belki lakaplarımız, istemeden, küçük bir çengelli iğneyle yakalarımıza tutuşturulan."
100 Tuhaf Kitap
Şu hayatta para biriktiren arkadaşlarım da oldu, kitap biriktirenler de. Birinciler hatırlanacak kadar ilginç değildiler ama ikincilerin çoğu gerçekten "nadide" insanlar. Belki de en tuhafı Murat Gültekin'dir. Yaklaşık otuz yıldır pek kimsenin ilgisini çekmeyecek kitapları ve müzikleri toplar durur. Bu sürecin çoğuna tanıklık ettim hattâ bu tuhaf ava birlikte katıldık zaman zaman. Sabaha karşı bitpazarlarında elde fener, gelen malları karıştırdık zira o kadar erken gitmezseniz en güzel kitapları, kasetleri ve plakları başkaları kapar. Bazen birlikte evde otururken kapımız çalındı ve adına lancacı denilen adamlardan haberler aldık. Bunlar yeni ölü evlerini gözlerler ve rahmetlinin değerbilmez yakınları tarafından çöpe atılan kitap ve fotoğraflarını meraklısına -elbette bir miktar "sakal" karşılığı- ayırırlar. İşte bu elinizde tuttuğunuz kitap, Murat Gültekin'in çeyrek asırdan fazladır üzerine titrediği kütüphanesi sayesinde yazıldı desek doğru olur. İçerideki kitapların her biri bu toprakların insanına ait tuhaflığın, kafa karışıklığının ve deliliğin nişanesi sayılsa yeridir. Eserlerin kahir ekseriyeti bireylere ait, çok azı kurumların bastığı kitaplar. Okurken basım yılına da dikkat etmekte fayda var zira bu sosyolojik kazı alanındaki hazinenin 70'li yılların çatışmalı dönemlerine doğru giderek fakirleştiği, 80'li yıllardan sonra vasatlaştığı da anlaşılıyor. Bu cennet, bu cehennem ve elbette.
Türkiye'ye Ait 100 Büyük Yanılgı
"Düşünsenize; belediyeler toplutaşımadan, yani bizlerin sırtından para kazanıyor, üstgeçit yapıyor, yani sadece karşıdan karşıya geçme eylemi için tırmanış yaptırıyor: Bunlar apaçık halka hakaretken, halka hizmet diye pazarlıyor. Pek çok insan da bunu satın alıyor. Sadece üşütmek diye bir hastalık var sanarak çocuklar, büyükler kapalı alanlara kapatılıyor. Hayat her gün bu tip hurafelerin de yardımıyla, biraz daha sokaktan parktan AVM'ye, yani sahiciden plastiğe doğru kayıyor.
"Alttan soğuk almak" endişesiyle oturulamayan taşların çimenlerin, "cereyan yapar" endişesiyle açılmayan camların, matematik cehaletini korumak için "Einstein da matematikten kalmıştı" yalanına inanmanın hiç mi suçu yok? İnsanların başka başka ırklardan oluştuğunu sanmak, ateşlenen çocuğun üzerini örtmek, Uzun Mehmet'i, Ulubatlı Hasan'ı gerçek sanmak sadece saçma mı? Zararları da yok mu?
Bu kitaba koymaya değer bulmadığım kadar paçoz bir efsane olan "bor madenimiz var, zengin olacağız ama Batı izin vermiyor" konusunun kaç kişiyi "dış güçler" konusunda paranoyak yaptığını düşünsenize. Yahut kedilerin nankör olduğu, tüylerinin akciğere yapıştığı filan gibi saçma fikirler olmasa hayvanlarla insanların ilişkisi biraz daha medeni olabilirdi. Sıradan bir "tırıvırı bilgiler kitabı"yla dünya devrimi yapılabileceğini iddia etmiyorum elbette. Ama hurafelerden kurtulmak herkes için faydalıdır."
İster İnan İster İnanma 100 Tanrı
Tanrılar tarihi, insanlık tarihi kadar eski. İnsanlık tarihini anlamak için tanrılara bakılabilir mi? Antik tanrılar tıpkı insanlar gibi üzülür, sevinir, aşık olur, ağlar, güler, sarhoş olur, taşkınca eğlenir, kimi zaman delirirdi. Tacizkâr, saldırgan, utangaç yahut özgüvensiz olabilirlerdi. Hatta tanrılar katının en yakışıklı, en güzel olanları bile eşleri tarafından fena halde aldatıldı.
Kodaman, fedakar, sporcu, ehlikeyif, romantik, denizci, münzevi, kıskanç, gezgin, hadım, romantik... Nefrin Tokyay, tanrılar “âleminden” 100 tanrı seçti. İster inanın, ister inanmayın.
100 Otobiyografi
"Öğretmen sınıfta öğrencilere sorar,
-Peki çocuklar, aranızda bana otobiyografinin tanımını yapabilecek olan var mı?
Ali heyecanla parmağını kaldırıp yanıtlar,
-Otomobillerin biyografisine denir öğretmenim. "
Çocukken güldüğümüz basit fıkralardan biri bu kitabı hazırlama fikrini veren. Tolga Arvas bu kitapta 100 tane otomobilin hikayesini anlatıyor. Aralarında Hacı Murat da var, Susurluk Kamyonu, Bob Marley'in BMW'si de. Otomobillere yapılmış bir güzellemeden çok, siyaset, edebiyat, sinema, müzik, tarih üzerinden anılara yapılmış bir yolculuk.
100 Ne Olacak Bu Memleketin Hali
Ağaçkakan Yayınları taze bir yayınevi. Neşeli kitaplar yayınlamayı tasarlayarak kurduk yayınevimizi. Fakat maalesef öyle bir zamanlama yapmışız ki çok kısa süre içinde ülke bambaşka bir yer oluverdi. Kuruluşumuzu memleket tarihinin muhtemelen en tedirgin dönemine isabet ettirmeyi başardık. Hep bir "Şimdi sırası mı?" iç sesiyle yapar olduk işimizi.
Durum budur diye sıkıcı kitaplar yayınlayacak değiliz elbette. Ama bu durumu içimize dert etmişken insanların gelecek tasavvuruna bir bakalım dedik. Herkesin kafasında en fazla dolanan sorulardan birisi olduğunu düşündüğümüz "Ne olacak bu memleketin hali?" sorusunu; okuyup yazan, çizen, fotoğraf hattâ film çeken insanlara sorduk. Elinizdeki kitap böyle çıktı ortaya. Üstelik sonuç, konunun sıkıcılığına rağmen, gayet renkli oldu.
"Ne olacak bu memleketin hali?" sorusu "rakı sofraları" aşağılamaları yüzünden hak etmediği bir biçimde itibar kaybetmiş bir soru aslında. Hak etmediği biçimde, çünkü her şeyden önce bu soruyu sormak ve dilediği ton ve biçimde tartışmak, soluk alıp veren herkesin hakkıdır. Kaldı ki parlamento, medya, üniversite gibi, bu soruya analitik cevaplar araması gereken yerlerin hali ortada. Durum böyleyken rakı sofraları, parklar ve kıraathaneler bu konuda daha yaratıcı ortamlar sunabilir. Kimbilir belki elinizdeki kitabın bu güzel soru cümlesinin itibarına da bir faydası dokunur.
Sonuçta bebek bakıcısından astroloğa, ressamlardan mimarlara, avukatlara, akademisyenlere, yazarlara, şairlere, müzisyenlere, film yönetmenlerine derken enteresan isimlerden oluşan bir kombinasyon oldu.
Kitaba katkıda bulunanlar arasında Bekir Ağırdır'dan Oya Baydar'a, Ömer Madra'ya, Serdar Ateşer'e, Elif Doğan'dan Raşit Çavaş'a pek çok alandan isimlerin yazıları, ünlü mimar Nevzat Sayın'dan ressam Metin Güçlü'ye, karikatürist Tan Oral'a, fotoğrafçı Gürcan Öztürk'e, Çerkes Karadağ ve Alper Fidaner'e pek çok insanın resim, karikatür ve fotoğrafları var.
Ayrıca ünlü astrolog Meltem Tolunay Türkiye'nin gelecek haritasını çıkardı. Ümit Kıvanç ve Melis Birder birer video verdi. Marsis'ten Korhan Özyıldız bu kitap için stüdyoya girip bir şarkı yaptı.
Cinselliğe Dair Vazgeçmemiz Gereken 100 Efsane
Kadının kadın, erkeğin erkek olduğunu zannedenler vardır etrafınızda -siz değil yahu, belki böyle düşünen arkadaşlarınız vardır…
"Sevişmenin ve çiftleşmenin aynı şey olduğunu, Seks için iki cinsin gerektiğini, Erkeklerin kadınlardan daha çok seks düşkünü olduğunu, Ama ön sevişmenin kadın icadı olduğunu, Eşcinselliğin kalın barsak hastalıklarına yol açtığını, Oysa kadının erkeğinin sert olmasını istediğini, Tecavüzcüler kısırlaştırılırsa sorunun çözüleceğini…" zannedip duran işte o arkadaşlarınıza hediye edebileceğiniz bir kılavuz kitap. Onlara bizden selam söyleyin, bu kitabı okuduktan sonra tekrar konuşalım bu konuları…
Psiko-kültürel analiz alanındaki çalışmalarıyla tanıdığımız Bülent Somay'ın kaleminden, Cinselliğe Dair Vazgeçmemiz Gereken 100 Efsane, 100'ü de birbirinden efsane.
100 Şarkıda Memleket Tarihi
Murat Meriç'in kısa zamanda 2. baskısını yapan kitabı Türkiye tarihine şarkılarla ışık tutma özelliğine sahip. Kitap, içerdiği kare kodlar sayesinde okuyucuya aynı anda internete bağlanıp adı geçen şarkıyı dinleme imkanı da sunuyor. Bu özelliğiyle de kitap bir ilk olma özelliği taşıyor.
100 Şarkıda Memleket Tarihi, Dünya Kitap Ödülleri'nde "Yılın Telif Kitabı" ödülünün de sahibi oldu.
Kitabın önsözünden:
“Tarih, okulda en uzak durduğum ders. Hayatımdaki tek bütünlemem, lise sonda girdiğim tarih bütünlemesi. Bugün “tarihçi” olarak anılıyor olmam, oldukça ironik bir durum. Bize öğretilen “tarih”, tanıklıklarda rastladığımız gibi değil. Tarihi şarkılarla bütünlemek, geçmişin izlerini şarkılarda sürmek, heyecanlı. Elinizde tuttuğunuz kitapta, bu heyecanı sizlerle paylaşıyorum.
Kitap, kendini anlatıyor. Özeti şu: Memlekette ve dünyada olan biten üzerine yazılmış şarkılar var burada. Benim seçtiklerim. Başka biri bambaşka şarkılar seçebilirdi. Kitabı hazırlarken ve şarkıları sunarken kronolojik bir sırada ilerlemeyi tercih ettim. Yine de (okura bir kolaylık sağlamak için) kendimce önemli gördüğüm öbekleri ayırarak kimi bölümlemeler yaptım. Karışık gözükebilir, eksikleri/fazlaları vardır, olabilir. En büyük eksik, başta ayrı bir bölüm olarak tasarladığım seçim şarkıları. Başa çıkamayınca, eleyemeyince onları kitabın dışında bıraktım. Kim bilir, belki de bir sonraki kitabın konusu olurlar…
100 rakamı şüphesiz sınırlayıcı. İstemeden kitap dışında bıraktığım çok şarkı/olay var. Yine de kendimi tutamayıp “fazladan” altı belgesel plak ekledim. Kitap dışında kalan şarkıları unuttuğum sanılmasın.“
Alıntılar:
"Benzersiz bir sivil tarih örneği."
-Yekta Kopan-
"Bu kitapta ülke tarihini şarkılardan okuyoruz."
-Esra Ülkar, hurriyet.com.tr-
"O kadar çok ilginç şey var ki, her satırla öğreniyor, hatırlıyor, şaşırıyorsunuz."
-Nilay Örnek, Sözcü-
100 Lakap Alınış Velveleleri İle
"İnsan ismiyle müsemma; kim bizi nasıl bilirse biz onun için öyleyiz. Tarzan Rıfkı, Kız Ali, Cihan yandı Neriman, Aksak Timur!.. Hatırlarsınız, nasıl böbürlenerek gezerdik ortaokul koridorlarında ya da saklanacak delik arardık o on beş dakikalık teneffüsünde ilk gençliğimizin: "Yahu benim neyim eksik" ya da "Bir vaziyet var galiba, ona göre olayım"...
Çok güzel lakaplarım olmadı benim, daha doğrusu lakap takılacak kadar popüler olmadım; hem olumlu hem olumsuz! Ama ucundan takılan, herkesin bilmediği mütevazı lakaplarımı hep sevdim, sevimli kılmaya çalıştım kendimce. Nelerdi onlar? "Tarzan"; çünkü çeviktim, oradan oraya atlıyordum ama yer tutamıyordum bir mahalle maçında. "Çaykovski"; ben Beethoven'i tercih ederdim, çünkü o sıralar ona takılıyordum, hep 10'du müzikten notum ama gerisi hep spor toto. "Hala"; biraz büyümüştüm, seviyordu arkadaşlarım beni kızlı erkekli, ben içlerinden bir kızı seviyordum gizli gizli; onun da mı halası oluyordum?
Neler neleri var insanın hayatta kendisinin cebine koyup gezdirdiği. Karaşın bir nazar boncuğudur belki lakaplarımız, istemeden, küçük bir çengelli iğneyle yakalarımıza tutuşturulan."
100 Tuhaf Kitap
Şu hayatta para biriktiren arkadaşlarım da oldu, kitap biriktirenler de. Birinciler hatırlanacak kadar ilginç değildiler ama ikincilerin çoğu gerçekten "nadide" insanlar. Belki de en tuhafı Murat Gültekin'dir. Yaklaşık otuz yıldır pek kimsenin ilgisini çekmeyecek kitapları ve müzikleri toplar durur. Bu sürecin çoğuna tanıklık ettim hattâ bu tuhaf ava birlikte katıldık zaman zaman. Sabaha karşı bitpazarlarında elde fener, gelen malları karıştırdık zira o kadar erken gitmezseniz en güzel kitapları, kasetleri ve plakları başkaları kapar. Bazen birlikte evde otururken kapımız çalındı ve adına lancacı denilen adamlardan haberler aldık. Bunlar yeni ölü evlerini gözlerler ve rahmetlinin değerbilmez yakınları tarafından çöpe atılan kitap ve fotoğraflarını meraklısına -elbette bir miktar "sakal" karşılığı- ayırırlar. İşte bu elinizde tuttuğunuz kitap, Murat Gültekin'in çeyrek asırdan fazladır üzerine titrediği kütüphanesi sayesinde yazıldı desek doğru olur. İçerideki kitapların her biri bu toprakların insanına ait tuhaflığın, kafa karışıklığının ve deliliğin nişanesi sayılsa yeridir. Eserlerin kahir ekseriyeti bireylere ait, çok azı kurumların bastığı kitaplar. Okurken basım yılına da dikkat etmekte fayda var zira bu sosyolojik kazı alanındaki hazinenin 70'li yılların çatışmalı dönemlerine doğru giderek fakirleştiği, 80'li yıllardan sonra vasatlaştığı da anlaşılıyor. Bu cennet, bu cehennem ve elbette.